kalbim,ki kendisine kefilim,



Geçen ay bi kızla tanıştım Münücüm, tanışma dediysem aklına gülücükler saçarak toplanmış bir arkadaş ortamında bir araya gelmiş iki insan gelmesin. Ben gece yürüyüşü yapıyordum artık fit mi olurum depresyona mı girmem hangisine faydası olursa ordan yararlanmış olayım diye, o da yürüyüş parkurunun yanındaki bankta oturuyordu. Ayaklarını bankın ucuna koyup dizlerini karnına çekip oturmuş, kulağında kulaklık, kollarını da bağlamış dış dünyaya öyle böyle değil komple kapattım kendimi mesajını iliklerimize kadar hissedelim diye. Bir şarkıya fazlaca kaptırınca hafif sallanarak bedenen eşlik eder ya insan öyle dinliyor kulaklığından tüm hücrelerine hüzün yaydığı alenen fark edilen şarkıyı.

Kızın yanından her geçişimde söz veriyorum kendi kendime, düşünmeyecem, akıl yürütmeyecem, canını şöyle bir mevzuu sıkmış olabilir temalı ihtimaller denizine düşmeyecem, ilgilenmeyecem diye.  O da hava alıp rahatlamak için çıkmış işte işine bak diyorum kendime. Kulaklıkta rakkas dinliyorum tempolu yürüyeyim diye. Parkur da kısa , her 10 dakikada bir yanından geçiyorum kızın. Aynı boş ifadeyle sallanarak müzik dinliyor, bomboş gözlerle etrafa bakıyor ve fakat kesinlikle etrafa dair hiçbir şey görmüyor. Ahmet Şerif İzgören'in şimdi gözünüzün önüne kocaman yemyeşil bir fil getirmeyin dediğinde herkesin çaresizce engellenemez bir biçimde o kocaman fili gözünün önünde canlandırdığı gibi düşmemek için ayak diredikçe kızın hikayesine düşüyorum. (Engelleyecem diye kastığın şeyin içine düşersin temalı çıkarım yapılabilir bu noktada:))

Gidip yanına oturuyorum. O kadar tepkisiz ki, ne nerden çıktı bu şimdi hissine düşürüyor beni ne de bakışından belli sen beni anlarsın hissiyle sahipleniyor. Kelimelere çok prim vermeyip minik detaylardan anlam çıkarma hususunda özel yetenekler edindiğim şu dönemde, kabul gördüğümü kulaklığı çıkarışından anlıyorum.

Aslında muhabbet başlatmalarının ustasıyımdır, ama hani taziyeye gider de afallarsın ya ne desen anlamsız kalır öyle bir an, tıkanıp kalıyorum. Sessiz sedasız çırpınışımı fark edip beni kurtarmak için tutuşmuş beraber diye bir şarkı var dinledin mi hiç diyor. Yok dinlemedim diyorum kulaklığı uzatıyor, gülümseyerek şarkı söylediğinin anlaşılması sesinin kederini arttıran bir kadın "susuyorsam bir bildiğimden, sevdiğimden" temalı bir şarkı söylüyor.

Hayatta böyle bir şey azizim, bazen severken elinden başka bir şey gelmediğinde susup gitmek zorunda kalıyor insan sığlığında çıkarım yapıp; bu mu yani bakışına maruz kalamazdım. Zira yapmadım. Tekrar açsana şarkıyı dememe gerek kalmadan şarkı yeniden başladı (tekrara alıp gece boyu aynı şarkıyı dinlediğini anlamak için insan sarrafı olmaya lüzum yok zaten) Ağlamaya başladı sonra, böyle birikmiş de birden patlamış gibi değil. İfadesiz bir şekilde etrafa bakarken yanaklarından süzülmeye başladı yaşlar. Sonra hıçkırıklara boğuldu. Normalde sakinliğimi koruyup o ağlayıp rahatlayana kadar sessizlikle eşlik edip sonrasında anlatmak isterse dinlemeye odaklanmıştım. Ağlamaya başlayıp şarkı çok fenaymış dememle kızın afallaması bir oldu tabi. Ablacım bi git senle mi uğraşacaz rol çalma allasen bakışını görmezden geldim ne yalan söyleyeyim. İşte bizim yeni girdiğimiz bu yolları Sezen Aksu arşınlayıp döndüğünden konuya ilişkin "zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor" demiş, "ağlamak güzeldir" demiş, koskoca Sezen Aksu yanılacak değil ya.

Hayat bazen tüm şartları, insanları, durumları, duyguları alt üst edip karşına geçip ne yapacaksın diye soruyor diyor. Sen ne yapıyorsun diye soruyorum. Önce herseye gücüm yeter sanıp mücadele etmeye çalışıyorum diyor şartlarla insanlarla durumlarla didişiyorum, sonra işte tükendiğimi fark edip böyle oturup ağlıyorum diyor. Sen ne yapardın diye soruyor. Uzuuun uzun düşünüyorum ne yapardım?

Ben kontrolü bende olmayan şeylerle mücadele etmemeyi öğrenmeye çalışıyorum bu sıralar diyorum, kolay iş değilmiş ne yalan söyleyeyim tam da becerebildiğim söylenemez fakat deniyorum. Haa bu sırada kontrolü tamamen bende olan şeylere de insanların zerre müdahil olmasına izin vermiyorum.  Bir nevi can benim, düş benim, ellere nesi durumu yani diyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yunus balıgı silüetindeki bulut

bir gün asklar biter :)

dermanı yoktur bilirim*